Zamanın birinde Crisan isimli fakir ama gururlu bir köylü genç varmış. Köyün beyinin kızına tutulmuş bu talihsiz genç, yemeden içmeden kesilmiş. Gel zaman git zaman genç kızın dikkatini çekmeyi başarmış, hatta onu kendine aşık bile etmiş.
🍂
Her gün bir bahane bulup onu görmeye gitmiş, kimi zaman pencerede, kimi zaman bahçede görmüş ama hiçbir günü onu görmeden geçirmemiş. Bu durumu fark eden kızın babası çok sinirlenmiş ve görüşmelerini engellemiş.
🍂
Crisan ne yaparsa yapsın bir türlü eve yaklaşamıyor, sevdiği kızı göremiyormuş. Crisan’ın neden gelmediğini bilmeyen genç kız, hasretinden yataklara düşmüş. Genç kızın bu durumuna dayanamayan dadısı, Crisan’ı bulup olan biteni anlatmış.
🍂
Onu eve sokamayacağını ama eğer isterse ona mesajlarını iletebileceğini söylemiş. Crisan da hemen ormana gidip gördüğü en güzel çiçeği dalından koparmış, ucuna da bir not iliştirmiş: Crisan T’aime… (Crisan seni seviyor…) ve sevgilisine ölene dek her gün bu notla o çiçeği yollamış. İşte o çiçek krizantemmiş.
🍂
Biz ona Kasımpatı diyoruz. Kasımpatı çiçeği bolluk manasına gelir. Bir saksısında yüzlerce çiçeği olabilen kasımpatının bir dalında ise birden fazla çiçeği olması bolluk ve bereket anlamlarını ifade eder.
🍂
Anavatanı Çin olan ve mîlâttan önceki yüzyıllarda yüz altmış kadar türü bulunan bu şark çiçeği, o kadar seviliyordu ki hakkında şiirler yazılıyor; hatta eski bir Çin şehri olan Chu-hsien “kasımpatı şehri” anlamına geliyordu. Bizde nasıl bir Lâle Devri varsa Çin’de de Krizantem Devri vardı. Daha sonra Japonlar tarafından keşfedilen krizantem, hanedanın resmi mührü kabul edildi ve hanedan “Krizantem Hanedanlığı” olarak anılmaya başlandı. Japonların, dokuzuncu ayın dokuzunda, bu ulusal çiçekleri için düzenledikleri ve “Mutluluk Festivali” dedikleri özel günleri vardır.
コメント