Baron Henry Lytton Bulwer, 1837'de elçilik katibi olarak geldiği İstanbul'a hayrandı. Hayatının geri kalanını geçirmek istediği adayı satın aldığında yıl 1859'du, o ise 57 yaşındaydı ve sağlığı iyi değildi hatta baston kullanıyordu.
📍
1864’te Mimar Konstantinos Dimadis’e (kendisini 1881'de yaptığı bugünkü Fener Rum Lisesi'nden- Kırmızı Okul'dan bilirsiniz) adada Ortaçağ şatosu görünümünde iki köşk ısmarladı. Yapının mimarı Dimadis olsa da projenin uygulamasını ve kısa bir süreliğine adanın kâhyalığını üstlenen kişi, Bergama kazılarından tanınan Carl Humann’dır.
📍
Bulwer tüm inşaat malzemelerini mavnalarla taşıttı ve kıyıdan başlayıp arkadaki sırta doğru yükselen, burç ve mazgallarıyla birlikte kale görünümlü orta boy bir şato inşa ettirdi. Meraklılara, yaptırdığı şatonun Londra'daki Knebsworth aile şatosunun kopyası olduğunu söylüyordu. Şatoyla yetinmedi, bir limonluk inşa ettirdi ve asma kütükleri getirterek bağ kurdu. Carl Humann günlüklerinde bunlardan söz eder.
📍
Sevgili hocam Prof.Dr. Semavi Eyice'nin söz ettiği Bulwer’in tepedeki yapısının avlusunun altında sıralanmış hücrelerin kaynaklarda adı geçen Aziz İgnatius zamanındaki manastırın kalıntılarına ait olduğu tahmin ediliyor. Bizans döneminde Piate, bazen de Plateia olarak adlandırılan ve “yassı” anlamıyla Türkçeye geçen ada, Bizans dönemi boyunca inziva ve sürgün yeri olarak kullanılmış, önemli kişilerin gömüldüğü de biliniyor. Bulwer’in yapılarında Bizans dönemine ait yapı malzemesi kullanıldığı da anlaşılıyor.
📍
Adadaki tüm yapılar hem 19. yüzyıl hem de 20. yüzyıldaki imar faaliyetlerinde ciddi zararlara uğramış, Baron da bozulan sağlığı ve İstanbul'a gidiş dönüş zorlukları, onu yaşamının kalan kısmını bu adada geçirme fikrinden caydırınca da Times Gazetesi'ne bir ilan vererek satışa çıkartmış. Hikayenin gerisi malum...
📍
Seralar 20. yüzyıla gelemeden tahrip olmuş olsa da Bulwer’in şatoları 20. yüzyıl eklentileri arasında sıkışıp kalmış haliyle yakın tarihe kadar yaşıyordu. Yassıada yakın tarihe derin bir iz bıraktıysa da son yapılan çalışmalarla zaten yeterli düzeyde bilmediğimiz arkeolojik ve tarihsel katmanlarını kaybetmiştir. Ne yazık ki…
Comments