Bugünlerde Heybeliada Sanatoryumu (da) konuşuluyor ya ben de iki kelam edeyim dedim.
📍
Tüberküloz, nam-ı diğer verem, malumunuz ince hastalık olarak da adlandırılır ve hafif bir romantizm içerir. Sanatın neredeyse her dalında dünyanın her yerinde yüzyıllardır kendisiyle ilgili bir eser bırakılmıştır.
📍
Genç Cumhuriyet'in önemli yapılarından biri olan Heybeliada Sanatoryumu, sağlık alanında başlatılan büyük sağlık atılımı kapsamında Atatürk'ün emriyle açılmıştı. Yeşilburun’da sanatoryum olması öngörülen yapı, 1. Dünya Savaşı sıralarında Harbiye Mektebi Komutanı olan Vehip Bey tarafından Harp Okulu öğrencileri için nekahethane olarak yaptırılmış, sonradan bir süre “Bahriye Müzika Mektebi” olarak kullanılmış, bir ara da esir alınan İngiliz generali Tawshand’in ikametine tahsis edilmişti. 1923 yılında Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi tarafından görevlendirilen Dr. Fevzi (Özet) burayı askeri sanatoryum olarak kullanmak istemiş, ancak o sıralarda göçmenler arasında verem hastalığının yayılması üzerine bina Muhacirin İdaresi'ne devredilmişti.
📍
Muhacirin İdaresi’nden geri alınan iki katlı yapı kullanılamaz durumdaydı. Bu nedenle sanatoryumun açılışı iki buçuk ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirilen tamirat sonrasında hasta kabulüne başlayan sanatoryumun üst katında biri kadınlara, diğeri erkeklere ayrılan sekizer yataklı iki koğuşu vardı. Alt kat ise idare ile hekim ve memurların ikametine ayrılmıştı.
📍
2005'e kadar hizmet veren Heybeliada Sanatoryumu'nun, 2009 yılında bilinmeyen bir nedenle çıkan yangınla harap olana dek başından bir sürü olay geçti. İsmet İnönü, Muzaffer Tayyip Uslu, Rüştü Onur, Rıfat Ilgaz ve Ece Ayhan gibi isimlerin tedavi gördüğü, Siyami Ersek gibi isimleri yetiştiren hastanenin yeni kaderi bilinmeze doğru gidiyor.
📍
"Neyim varsa
Sana bırakmalıyım deniz.
Sende geçmeli mevsimlerim,
Sende çiçek açmalı ağaçlarım…
Sende yaşamalıyım deniz,
Asi ve hür…
Sende ölmeliyim,
Bulutlara bakarak…"
Rüştü Onur
Comments