Alara Kalesi

Sanırım 1990 yazıydı, birkaç arkadaş o sıcakta niye Antalya'ya gitmiştik hatırlamıyorum. Ben Alanya Kalesi'ne gitmek isteyince bir sabah iki arkadaş yola çıktık. Sıcakta iki saat gideceğimiz için bize deli gözüyle bakıp sahile yayılmak isteyenler kaldı. Alanya'ya yaklaşırken bu sefer aklıma Alara Kalesi düştü. Ne yapayım kalelere zaafım var. Savunma için yapılırlar ama en çabuk yıkılan onlardır ya... Biraz mazlum görüyorum galiba onları. Neyse, devam edeyim ben. 📍 Aslında 250 metre kadar yüksekte ama bak bak bitmiyor gibi gelen bir görüntüsü var Alara Kalesi'nin. "Çıkarım ben buna" dedim. Yanımdaki arkadaşım ayağımdaki şıpıdık terliklere bakıp beni kendi halime bıraktı. Hayatımdaki en güzel deneyimlerden biriydi oraya çıkmak, oradan bakmak. 📍 Alara Kalesi, Bizans dönemine tarihleniyor. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad, 1221'de Alanya Kalesi'ni dönemin çağdaşı olan Ermeni tarihçisi başkumandan Simbat’a göre Rupen Hanedanı'ndan ve Selçuknamelerde sadece kalenin hakimi olarak geçen Kyr Fard'dan alınca dönüş yolunda Kir Fard’ın kardeşine ait olan Alara Kalesi'ni görür. İsmi bilinmeyen bu Ermeni prensi dağdaki bu müstahkem kaleyi bir keşiş olarak idare ediyordu. Sultanın elçileri vasıtasıyla kaleyi teslim etmesi istendiğinde, bir kriz sonucu ölmesinin ardından paniğe kapılan askerleri kaleyi savaşmadan teslim ederler. Kalenin ve yörenin adı olan Alara fetihten önce de kullanılmaktaydı. 📍 Antalya – Alanya arasında güvenliği sağlamak adına Bizans döneminde yapılmış olan mevcut kale neredeyse tamamen yıkılarak 1231 yılında yeniden inşa edilmiş. Benim çıktığım yıllarda henüz kazı ve restorasyon çalışmaları yoktu ve çıkış yıkıntılar nedeniyle çok zordu. Bazı yerlerden emekleyerek geçtiğimi hatırlıyorum. 📍 Kalenin karşısında, küçük kale görünümündeki Alara Han, hanın karşısında, Alara Çayı’nın üzerinde günümüzde yeri dahi zor bulunan yıkık bir köprü kalıntısının izleri, kale çevresinde ayrıca başka bir köprü yapısı, iç kale hamamı ve ticari işlevli mekanlar da (Demirci Atölyesi) görülebilmekte.